Depremler, çoğu zaman aniden meydana gelen ve etkileri itibariyle bireylerin yaşamlarında derin izler bırakan doğal afetlerdir. Toplumların deprem gerçeğine karşı bilgi ile donanması, yanlış inançlardan uzaklaşması ve doğru davranış modellerini benimsemesi, afetlere dirençli bir yapının oluşmasında temel taş niteliğindedir. Bu yazıda, kamuoyunda sıklıkla dile getirilen yedi yanlış bilgi ve bu yanlış inançların bilimsel açıdan neden gerçeklik taşımadığı ele alınacaktır.
1. Deprem Anında Merdivene Koşmak En Doğru Davranıştır
Bu inanç, yapının dışına çıkmanın hayatta kalma ihtimalini artıracağı şeklinde bir yanılgıya dayanmaktadır. Ancak bilimsel araştırmalar, depremler sırasında merdivenlerin en çok zayıf noktalardan biri olduğunu ortaya koymuştur. Merdiven kovaları, bina çerçevesinden izole olabildikleri için yıkılma riskleri oldukça yüksektir. Bu nedenle "Çök-Kapan-Tutun" tekniği, uzmanlar tarafından şiddetle tavsiye edilmektedir.
2. Depremler Sadece Belli Mevsimlerde Gerçekleşir
Toplumda sıklıkla karşılaşılan bir yanlış inanç, depremlerin kış aylarında ya da yağmurlu havalarda daha sık meydana geldiğidir. Oysa ki, depremler yeryüzünde meydana gelen atmosferik olaylara bağlı olarak değil, yer kabuğunda biriken tektonik gerilimlerin ani boşalması sonucu oluşur. Bu da mevsimsel ya da hava şartlarından bağımsızdır.
3. Hayvanlar Depremi Dakikalar Öncesinden Hisseder
Hayvan davranışlarında olağanı dışı hareketliliklerin depremlerle ilişkili olabileceği uzun süredir tartışılmaktadır. Bazı vakalarda, köpeklerin havlaması ya da kuşların sürüler halinde hareket etmesi gözlemlenmiştir. Ancak bu durum, bilimsel olarak genellenebilir ve öngörüye dönüştürülebilir bir gösterge değil. Jeofiziksel cihazlarla dahi saniyelik sürelerde algılanabilen bu süreç, hayvan davranışları üzerinden tahmin yapılması için yeterli delil sunmamaktadır.
4. Depremler Sırasında Araç İçinde Kalmak En Güvenli Yoldur
Deprem anında trafikte ya da park halinde bir aracın içinde olmak, göreceli olarak daha az riskli olabilir. Ancak bu durum, aracın bulunduğu konuma bağlıdır. Özellikle köprü altında, bina yakınında ya da enerji hatlarının bulunduğu alanlarda bulunmak, hayati tehlike yaratabilir. Aracın durdurulup el freninin çekilmesi, emniyet kemerinin takılı olması ve camlardan uzak bir pozisyonda beklenmesi, uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.
5. Depremler Önceden Tahmin Edilebilir
Bu bilgi, toplumsal kaygıyı azaltma isteğinden doğan bir umut kaynağıdır. Ancak günümüzde hiçbir bilimsel yöntem, bir depremin tam olarak ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağını öngörebilecek kesinliğe sahip değildir. Yer kabuğunda biriken enerji ve fay hatlarındaki gerilim ölçülebilse de, bu veriler ancak olasılıklar dahilinde yorumlanabilir.
6. Eğer Aynı Bölgede Bir Deprem Olduysa, Uzun Süre Yenisi Olmaz
Bu inanç, "enerji boşaltıldıysa, artık deprem olmaz" şeklindeki yanlış bir varsayıma dayanmaktadır. Oysa ki, büyük bir depremin ardından artçı sarsıntılar aylarca hatta yıllarca sürebilir. Ayrıca, ana fay hattındaki bir depremin yakın fayları tetiklemesi de mümkün olduğundan, aynı bölgede tekrar deprem olasılığı ortadan kalkmaz.
7. Deprem Anında Elektrikler Kesilir ve Yangın Çıkmaz
Her depremde elektrik kesintisi yaşanacağı ve bu nedenle yangın riskinin az olduğu inanışı da yanlıştır. Aksine, doğal gaz hatları, elektrik kabloları ve ev içi cihazlar zarar gördüğünde yangın çıkma ihtimali artar. Bu nedenle deprem sonrasında elektrik, gaz ve su vanalarının kapatılması ve uygun acil durum tedbirlerinin bilinmesi hayati öneme sahiptir.
Deprem gerçeğiyle yaşamak, onu bilimsel veriler ışığında anlamak ve toplumsal olarak doğru davranış modellerini içselleştirmekle mümkün hale gelir. Yanlış bilgilerden arınmak, sadece bireysel hayatta kalma oranlarını artırmaz; aynı zamanda toplumsal bilinçlenmeye de katkı sağlar. Gerçekler, korkudan doğan efsaneleri değil; bilimsel araştırmaların ve uzman görüşlerinin rehberliğinde şekillenmelidir.
← Diğer Blogları Görüntüle